
Kadıköy escort sabahı sisliydi. Boğa Heykeli’nin önünden geçenler alelacele işine yetişmeye çalışırken, Esra gözlerini kaldırmadan Bahariye Caddesi boyunca yürüyordu. Bir elinde termos, diğerinde yıpranmış bir sırt çantası. Moda’ya varmadan önce her sabah yaptığı gibi Ali Suavi Sokağı’nda bir kaldırım taşının kenarına oturdu. Oturuşu bile dikkat çekmemek içindi — varla yok arası bir duruş.
Ancak geri dönmek o kadar kolay değildi. İlk yıl yurt, ikinci yıl eve çıkma çabası derken burslar yetmedi, işler karıştı. Önce okuldan koptu. Sonra birinden yardım istemeye kalktı — bu da bir başka borç yarattı. Kadıköy escort, bir bodrum katında, bir kadınla aynı evi paylaşmaya başladı. Zamanla evde yalnızca kira değil, başka şeyler de ortak olmaya başladı: sessizlik, mecburiyet, görünmez anlaşmalar.
Seni Bekliyorum
Gece çalışmaya başladı. İstediği bu değildi ama seçenek kalmamıştı. Moda sokakları geceleri başka bir renge bürünürdü; bu rengi bilen gözler dışında kimse fark etmezdi. Esra’nın adı sorulmazdı, sadece saat ve ücret.
Ama her sabah yine de kitapçı vitrinlerinde dururdu. Camın ardından kitap kapaklarına dokunur gibi bakardı. İçinde bir ses hâlâ “Bitti sanma,” derdi. Herkesin içinde böyle bir ses var mıydı, bilmiyordu.
Bir gün Rasimpaşa’daki küçük bir kafede tanıştığı yaşlı bir kadın ona şu cümleyi kurdu:
“Yaraların kadar derinsin ama aynı zamanda o yaralar kadar yenilirsin.”
Kadın, Kadıköy’de bir kadın dayanışma merkezinde çalışıyordu. Esra önce kabul etmedi, sonra aradı. Sonra ağladı. Sonra gitti.
Zamanla alıştı. Terapi gördü. Yeniden kayıt yaptırdı okula. Kafede temizlikle başlayan işi baristalığa dönüştü. Şimdi kendi parasını kazanıyor. Aynı kaldırım taşının yanından geçerken, artık oturmuyor. Gözlerini kaldırıyor, yüzünü rüzgâra çeviriyor.