
Zeynep, 30 yaşına bastığında hayatında büyük bir değişiklik yapmaya karar verdi. Yıllardır İstanbul’un kalabalık merkezinde, yoğun tempolu bir şirkette çalışıyor, evine yalnızca uyumak için gidiyordu. Hayat akıp giderken bir şeyleri kaçırdığını hissediyordu. Bir sabah bilgisayarının başında kahvesini yudumlarken aniden karar verdi: “Ben artık yavaşlamak istiyorum.” O akşam internete girip “Beykoz kiralık ev” yazdı.
Bir hafta sonra, Beykoz’un ormanlık bölgelerine yakın, eski ama şirin bir daire buldu. Geniş pencereleri olan bu evin salonu denize bakıyordu. İstanbul’un gürültüsünden uzakta ama hâlâ İstanbul’daydı. Taşınma süreci zor olmadı çünkü Zeynep’in çok fazla eşyası yoktu; ama yanında büyük bir merakı vardı: fotoğrafçılık.
Beykoz escort taşındıktan sonraki ilk sabah, Zeynep erken uyanıp eline fotoğraf makinesini aldı ve sokak sokak gezmeye başladı. Yağmurlu bir gündü. Yokuşlu caddelerde, eski konakların duvarlarında süzülen yağmur damlalarını çekti. Göksu Deresi kenarında balık tutan amcalar, cami avlusunda oynayan çocuklar, tarihi çeşmeler… Hepsi Zeynep’in kadrajına girdi.
Zamanla mahalleli Zeynep’i tanımaya başladı. Manav Hüseyin Amca ona sabah çayı ısmarlıyor, karşı komşusu Elmas Teyze yaptığı börekten mutlaka bir tabak gönderiyordu. Zeynep, sadece yeni bir semte değil, sanki yıllardır özlediği bir hayata taşınmış gibiydi.
Bir gün Beykoz Sahili’nde yürürken tanıştığı bir yerel gazeteci ona, “Bu semtin ruhunu çok güzel yakalıyorsun,” dedi. Zeynep şaşırdı ama mutlu oldu. O konuşmadan iki hafta sonra, çektiği fotoğraflarla Beykoz milf Belediyesi’nin düzenlediği bir sergiye katıldı. Ziyaretçiler, özellikle yaşlı bir adamın sandalye üstünde çay içtiği siyah-beyaz fotoğrafa bayıldılar.
Zeynep artık Beykoz escort bir parçasıydı. Sabah yürüyüşleri, akşam çay sohbetleri, bazen yalnız başına ormanda yapılan keşifler… Hepsi onun yeni hayatının dokusu olmuştu. Belki de hayat, ekranlar ve toplantılar vip arasında değil; eski bir mahalle çeşmesinin kenarında, bir çocuğun gülümsemesindeydi.
Zeynep şimdi hem üretken hem de huzurluydu. Yavaşlamanın onu daha canlı yaptığını fark etti. Beykoz’da sadece yeni bir ev değil, yeni bir benlik bulmuştu.








