
Elif 27 yaşında, üniversiteyi İstanbul’da okumuş ve birkaç yıldır büyük bir şirkette grafik tasarımcı olarak çalışıyordu. Hayatı dışarıdan bakıldığında gayet düzenli ve başarılı görünüyordu; ama içinde uzun zamandır götten süren bir boşluk vardı. Şehir kalabalığı, ekran başında geçen saatler ve hiç bitmeyen iş toplantıları onu tüketmişti. Bir sabah işe gitmek için yola çıktığında, trafik ışığında beklerken aynada kendine baktı ve ilk kez “Ne yapıyorum ben?” diye sordu.
O gün akşam, ani bir kararla Beykoz escort küçük bir ev aramaya başladı. Boğaz’ın Anadolu yakasında yer alan bu tarihi ve yeşilliklerle dolu semt, onun için adeta bir kaçış değil, bir dönüş olacaktı. Bir hafta içinde Kavacık yakınlarında, bahçeli, eski bir ahşap ev kiraladı. Eşyalarını topladı, ofisten ayrıldı ve yeni bir hayata doğru yola çıktı.
İlk günler sessizlik garip gelse de kısa sürede alıştı. Sabahları erken uyanıyor, Beykoz sahilinde yürüyüşe çıkıyor, Çubuklu İskelesi’nde oturup denizi izliyordu. İnsanlar burada daha yavaş yaşıyordu; selamlaşan komşular, çay içilen sokak araları, martı sesleri…
Elif yıllardır unuttuğu bir yeteneğini hatırladı: resim yapmak. Eski defterlerini, boyalarını çıkardı ve bahçeye bir masa kurdu. Çizdikçe içi açıldı, düşündükçe zihni hafifledi. Yavaş yavaş çevresiyle bağ kurmaya milf başladı. Yan evde oturan yaşlı teyze ona elma reçeli getirdi, markette çalışan gençler onu ismiyle selamlamaya başladı.
Bir gün sahilde çizim yaparken tanıştığı bir sanat galerisi sahibi, Elif’in çalışmalarını çok beğendi. “Neden küçük bir sergi açmıyorsun?” diye sorduğunda, Elif önce tereddüt etti. Ama sonra cesaretini topladı. İki ay sonra, Beykoz escort küçük bir sanat kafesinde ilk sergisini açtı. Gelen insanlar resimlerin huzur verdiğini, kendilerini o doğanın içinde hissettiklerini söylediler.








